4 kasım 2016 hdp'lilerin gözaltına alınması

idris baluken'in, Leyla birlik'in ve nursel aydoğan'ın tutuklanmasıyla, sırrı süreyya önder'in, gülser yıldırım'ın eş başkanlar yüksekdağ ve demirtaş'ın da tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesiyle devam eden süreçtir. internet kısıtlamaları(facebook, twitter, whatsapp) yüzünden bilgi akışı kısıtlı olarak devam etmektedir. lokal lokal serhıldan çağrılarının gerçekleştiği/gerçekleşeceği bir olaydır da aynı zamanda. oy veren 5 milyon insandan biri olarak bu gelişmenin, toplumun direk olarak aklıyla mantığıyla oymaya yönelik bir hareket olduğunu belirtmek isterim. garibim selo da savunmasında biz siyasetçiyiz, bizi yargıyla değil siyasetçilerle karşı karşı getirin diye kendini yırtıyor. ama bu gece de sabaha çıkacak, bekleyip görücez neler olacak. disa disa serhildan, biji azadi!

3'ü 1 arada

nescafe sponsorluğun yıllar yıllar önce tüketim piyasasına sunulmuş kahve + süt tozu + şeker bileşenlerinin rastlantısal birleşimini ifade eden üründür. tahminlerimde yamulmuyorsam türkiye'den başka bir ülkede bu kadar çok rağbet görmesi pek mümkün olmayan üründür. hazırcılığımız, kolaycılığımızın ve düşünme üşengeçliğimizin 'pratiklik' kılıfına sokulmuş yegane icadıdır nescafe 3'ü 1 arada. ve üzülerek söylüyorum ki bu ülkenin vicdanıdır da bu ürün artık. god damn it.

mesai saatleri içerisinde zamanın durması

az önce başıma gelen hadisedir kıymetli sözlükçüler. yaklaşık 2 buçuk saattir hiç bir iş yapmıyordum, devlet dairesinde çalışmıyorum veya herhangi bir memur da değilim ama yine de yapılacak iş yok bugün. her türlü sosyal paylaşım sitesine girdim, aradığım mutluluğun yalnızca mesai saatinin sona ermesinde saklı oldugunu bildiğim için internet sörfünde çok ısrarcı olmadım, arkama yasladım, ekrandan saate baktıgımda 16:40 idi, daha 1 saat 20 dakka var mutluluga demek oluyordu bu, hüzünlendim, boynum büküldü, içim yamuldu, aklım buz gibi götüme kaçtı. o sıra akşam için neler yapabileceğimi kafamda kurdum, bir doğum günü kutlamacasına katılacaktım, ofansif mi davranmalıydım yoksa oturaklı bir beyefendi gibi mi. dün akşamdan da yorgun oldugumu hatırlayıp ikinci seçeneğin karşısına bir tik attım, sonra üzerimi başımı kontrol ettim, kostümüm de bu seçeneğime gayet uygun gözüküyordu. gece fırtınalar estiricek bir yere bakan yürek yakan neden olmayaydım. güzel güzel düşünürken zamanın bir nebze olsun daha ilerlemiş olacağı aklıma düştü, bu düşüş biraz sevindirdi. mutlulugum paylaştıkça çoğalıyor gibiydi sanki, diye iç geçiriyordum ki ekrandaki saat 16:40'tan 16:41'e dönüverdi. canım sıkıldı.

günün pasajı

''erdemli adamın yolu bencillerin insafsızlıkları ve kötü insanların zulmüyle sarmalanmıştır. ancak merhamet ve iyi niyet adına karanlıklar vadisini zayıf olana rehberlik eden kişi kutsanmıştır. çünkü kardeşlerinin gerçek hamisi ve kayıp çocukların kurtarıcısıdır o. kardeşlerimi zehirlemeye ve yoketmeye kalkışanlardan intikamımı mutlaka alacak ve onları büyük bir öfke ve güçle vuracağım, ve senden intikam almaya geldiğimde adımın tanrı olduğunu anlayacaksın.'' samuel jackson - pulp fiction

hicri takvim

türkiye'de ibadetler dışında pratik olarak başka hiç bir alanda kullanışlı tarafı bulunmayan takvimdir. böylesi iddaalı bir girişin sebebini nedir, ne değildir, isterseniz gelin hep birlikte irdeleyelim; ilk entrideki tanımda belirtildiği gibi ay yılı referans alınarak düzenlenmiş ve hz. muhammed'in hicretini başlangıç bilmiş bir takvimdir. bilen bilir, gidenler görür mekke medine dolayları irili ufaklı çöllerden meydana gelmiştir (belki de tek bir büyük çöl vardır bilemiyorum) ve oradaki çölde günleri takip etmek için referans aldgınız ayı takip etmeniz mümkündür. her ayın 14ü dolunay olmakta ve iki dolunay arasını bir aya bölebilmeniz cok mümkündür. ama turkey gibi dört mevsimi yaşayan bir ülkede ayı takip etmeye kalkasanız her ayın 14ünde göreceğiniz orta parmagımdan başka bişey değildir. şaka şaka, yani öle. bu cok basit bir acıklamadır ve zaten bu takvim o bölgenin kosulları için yapılmıştır, bütün dünya ülkeleri için değil.

sözlükçülerin kasım 2016 beklentileri

interaktif sözlük tayfasının 2016'nın kasımını kapasayan aylık plan ve organizasyon takviminin oluşturulmasına vesile olacak başlıktır. çok özele girmeden ay sonunda editlemek ve değerlendirmek üzere kendi planlarımla bir girizgah yapmayı yüksek müsaadelerinizle çok isterim; öhm.. sigarayı bırakışımın 3. haftasına da girmiş olmanın verdiği rahatlıkla hayat kalitemin ve konforumun daha da artması en büyük temennimdir, fakat gerçek anlamda plan niteliği taşıyacak 6 major hedefim bulunmaktadır; -biri flört olmak üzere en az iki konser -bitirme tezinin en az %50'sini tamamlamak -ilk yurt dışı seyahatim olacak olan kosova'ya uçuşumu sağ salim tamamlamak -1 yeni diziye başlamak -en az 3 yeni tiyatro oyunu -mayasız içki orucuna devam etmek

fondöten

lise yıllarımın en akneli dönemlerine güneş gibi doğmuş hafif nemli, yer yer ıslak, yağlı kütle. parmak ucu bölgesiyle yer aldığı kaseden bir tutam kadar alınıp tenin kendi sek rengine muhalif olan bölgelere yedirilmek suretiyle sürdürülür. lakin tenin, doğal olarak da tenimizi oluşturan dokuların havayla olan temasını kesmesi hasebiyle isviçreli bilim adamları tarafından önerilmemektedir.

hazır çorba

kış sebzelerinin manav tezgahlarına sapır sapır döküldüğü şu günlerde uzak durulması gereken süspansiyonel karışımların katı bileşenidir. hiç bir derde şifa olamayacağı bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına rağmen insanımızın neden bir türlü vazgecemediğini algılayamadığım toz gıdalardır. ilginç.

1 kasım 2016

an itibariyle yarısını harcadığımız gündür. havanın 10-12 santigrat derece ve % 55-60 bağıl nem seviyelerinde seyrettiği şu saatlerde romatizması olanların yoğuşmalardan kaynaklı bacak ağrılarına maruz kalmamaları için kombiyi orta seviyelerde çalıştırmaları ve radyatör peteklerine doğru iyice yanaşmaları önerilmektedir. bakalım ilerleyen saatlerde bizi ne gibi süprizler bekliyor olacak.

31 ekim 2016

hayatımda ilk kez karşı karşıya kaldığım bir tarihmiş gibi beni şaşırtmayı başarmış gündür. hislerim beni yamultmuyorsa 30 ekim geceleri kendimi bildim bileli 1 kasıma bağlanırdı, fakat bu senenin cenabetliği ekim ayına da vurmuş olucak ki 30 ekim biter bitmez 31 ekim diye bir gün karşımıza çıkıverdi. bugün 0 kasım bile olabilird, ama 31 ekim, üstelik pazartesi günü. umarım bir an önce biter.

evrensel kültür

kapatılmasaydı eğer arka kapağında “Ben Ulrike Bağırıyorum” oyunundan “Çok güvenli görünüyorsunuz! Fakat sanmayın ki bu böylece devam edecek! Öfke ve nefret büyük geminizin makine dairesinde terden geberenlerle birleşecek, biliyorum. İspanyol, Türk, Yunan, Arap, İtalyan göçmenler ve Avrupa’nın tüm ezilenleri… Ve tüm kadınlar, ezildiğinin, aşağılandığının, sömürüldüğünün farkında olan tüm kadınlar neden burada olduğumu ve beni neden öldürmek istediğinizi anlayacaklar… Gardiyanlar, yargıçlar, politikacılar, hiçbiriniz umurumda değilsiniz. Asla beni delirtemeyeceksiniz!” sözlerini okuyacağımız, ön kapağında Tolstoy'un renkli bir resmini göreceğimiz kültür sanat dergisidir. yayınladıkları veda yazısı da hayli duygusaldır; Bizi de delirtemeyecekler! Delirmeyeceğiz. Buradayız. Sümerce ilk dize tablete kazındığından beri buradayız. İlk mağara resmi duvara çizildiğinden beri buradayız. On bin yıldır buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz. Susmuyoruz. Siz de susmayın…

insanın ömrümden ömür alan başlıklar

sol framede günün herhangi bir saatinde veya dakikasında görebileceğiniz, insanın sözlük hevesini sömürmenin yanı sıra hayata karşı olan moralinin de içine eden ansiklopedik sıralı başlıklardır. biz ne anlatıyoruz bunlar ne diyor dedirten cinstendir. Değerli sözlükseverler, bu mevzunun tartışması 78 yılından beri yapılıyor ve sizlerin de huzurunda ifadelerimi bir kez daha dile getirmek isterim. şimdi çıkıp 'ama sözlük kültürü budur', 'sen kendini sözlükçü mü sanıyorsun' hebele hübele diyenler olabilir, eyvallah buyursunlar. ama yani örnek veriyorum abc'den başlayıp abcdefghasdfgsa şeklinde sırayla tek tek kelime anlamı girmekten anladık ki yorulmuyorsunuz, sıkılmıyor musunuz da mı mesela. buradan bir bot hesap tarafından yönetilen kullanıcılarmışsınız gibi bir izlenim vermektedir bu durum(en azından ben ve kendim öyle düşünüyoruz), bari arada 2 kelimeden oluşan başlıklar falan açın da sevelim, sevilelim, öhm efendime kaynaşalım. Not; sözlük kurulduğundan bu yana buralardayım, en başta bunun açıklaması ''bu tarz kelimelerin ve grupların sözlüklerde muhakkak bulunması gerektiği'' şeklindeydi ve sabırlı olmamız isteniyordu, nitekim sabrettik de, gene sabrediyoruz. ama bunlar bizi birbirimize bağlayan değerler değildir ey halkımız, bunlar dış mihrakların oyunudur. sizin tıbbi terimleriniz birbirinizin ruhunu okşuyor mu bilmem ama ben de şimdi mühendislik terimlerini sıralamaya başlasam eminim ki peeeeeehhh deyip next next geçersiniz hepsini, ki zaten yapmam da :( vesselam amerikan başkanı dahil herkesi devreye sokun, bir şeyler yapın, uzaylılar tarafından kaçırıldık gibi bi durum var, evet tarafından..

sözlükçülerin iyi geceler mesajı önerileri

ansiyona, kolestrola, kansızlığa, uykusuzluğa, sinir bozukluğuna iyi gelecek, enerji verecek, cildi gençleştiricek, dişleri de kuvvetlendiricek. ayriyetten.. şeklinde şifa olucak, nesilden nesile aktarılıcak hayrat niteliğinde tavsiyedir. akabinde iletişimin kopması ve uyku moduna geçilmesi hasebiyle önemsiz görünmekte, fakat başlı başına bir sonun, başlangıç niteliği taşımasını göz önüne alırsak da ehemmiyetinin farkına varacağımız söz grubudur. kıymetli sözlükçüler, bugün bir lokantaya gittiğinizde dünyanın en güzel kebabını da yemiş olsanız ağzınızda kalan o en son tad içimlemiş olduğunuz çayın tadıdır. dolayısıyla bu çay bayatsa lokanta kötü bir damak tadıyla terk edilecek, iyiyse güler yüzünüzle bahşişi bırakıp öyle cıkacaksınızdır. Bu olayı da bu şekilde değerlendirmeniz, gelecek ilişkilerinize rehberlik etmesi açısından önem arz etmektedir. gelelim favori bitirme mesajlarına; ekseriyetle halkımızın tercih ettikleri arasında 'rüyanda beni gör :)', 'güzel rüyalar :))', 'hadi uyuyalım :)))', 'öptüm ;)(;' yer alsa da, bunlar tamamiyle birer ossuruktan ibarettir. bu başlığı sizde bir farkındalık yaratması dileğiyle açtığımı belirtir, kendi iyi geceler mesajımla konuyu açmak isterim; -şimdi yataktasın, uyumak tatlı geliyor, ama öldüğüavsjdha şaka şaka aaadi eyvallayın arkadaşlar

benden öte benden ziyade

... Bir ben var ki benim içimde Benden öte benden ziyade Bir sen var ki senin içinde Senden öte senden ziyade.. dizeleri ile sona eren bir barış manço şiiridir. yok öle her şey armut piş ağzıma düş sözlükçü efendiler, araştırınız, okuyunuz. malumunuz gündemde yer alan (bkz: üzerinde düşünülmesi gereken sözler) başlığı ile de ilintilendirilebilir kanımca.

müsadenizle çocuklar

ismini albümünden alan bir barış manço şarkısıdır. (link:2037,şuradan) video klibine ulaşıp neşe dolabileceğiniz gibi hemen aşağıda yer alan şarkı sözlerini mırıldanarak şarkının kafanızdaki radyodan otomatik açılmasını da sağlayabilirsiniz; bir sabah baktim ne goreyim, bizim sokakta senlik var buyukler kos kos otururken, adam oluvermis cocuklar patlamaz olmus tufekler, gelmis karamursel sepetler tren kalkmis gitmekte, hadi gecmis olsun birilerine kinalar yakalim elimize, kinalar yakalim elimize sahip olalim dilimize, sahip olalim dilimize aman dikkat belimize, aman dikkat belimize simdi musaadenizle cocuklar sira bana geldi cocuklar is basa dustu cocuklar hazir miyiz eh baris abi ask olsun ac koynuna kus konsun cek ipini rahvan gitsin inceldigi yerden kopsun kimileri kahve kaynatsin kimi hala dansoz oynatsin leylegin omru iki lak lak degerler oldu tepetaklak el salla el salla, el salla el salla kol salla kol salla, kol salla kol salla sag gosterip sol salla, sag gosterip sol salla bir omuz at sagdan solla, bir omuz at sagdan solla geliyor bir ahu afet, tepeden tirnaga zerafet oldur bizi letafet, bizim sonumuz felaket hayirdir insallah kizlar ne diyor bu ucuk cilginlar hayir mi ser mi gorecegiz artik sabrin sonu selamet kinalar yakalim elimize, kinalar yakalim elimize sahip olalim dilimize, sahip olalim dilimize aman dikkat belimize, aman dikkat belimize simdi musaadenizle cocuklar sira bana geldi cocuklar is basa dustu cocuklar hazir miyiz el salla el salla, el salla el salla kol salla kol salla, kol salla kol salla sag gosterip sol salla, sag gosterip sol salla bir omuz at sagdan solla, bir omuz at sagdan solla jale : uz beni suz beni pure gibi ez beni ajlan - mine : pranga tak bana kapi kapi gez beni burak kut : benimle oynama cilginim bebegim of aman nalan : deli gibi seviyorum olumune sev beni dandini dastana dinolar bostana iyi bak hastana sor beni ustana el salla el salla, el salla el salla tayfun : hadi yine iyisin e´ gel hadi yanima hakan peker : amma velakin kinalar yak bana soner arica : ah vefasiz yak beni yik beni grup vitamin : ellere var ama bizlere yok di mi dandini dastana dinolar bostana iyi bak hastana sor beni ustana el salla el salla, el salla el salla

pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler

ne konuda pişman olmak istemediğine göre değişkenlik gösterebilecek öneriler listesidir. cevapları ise tamamen pişman olmak istemediğin meselenin içinde yatmaktadır. for example, efendim ben 45-50 yaşıma geldiğimde solunum yetmezliği çekmek istemiyorum ondan sonracığma hayatımı devam ettirirken yaşamsal fonksiyonlarımın konforsuzluk yaratacak şekilde işlemesini istemiyorum diyorsan, ve bunlar başına geldiğinde pişman olacaksan, tahmin edeceğiniz üzere sigara içmeyeceksiniz. dolayısıyla henüz gerçekleşmemiş bir pişmanlığa öneri sunmak anlamına gelen bu başlık, atatürk gibi bir öngörücülük, yol yakınken dön aga gibi bir uyarıcılık görevlerini yüklenmiştir kendi içinde.

istanbul

asya ve avrupadan kulak memesi büyüklüğünde iki adet kara parçasını bünyesinde barındıran kozmopolitan şehir. her ne kadar düdükleniyor, kazıklanıyor ve kandırılıyor gibi hissetmeme sebebiyet verse de libidom olduğu sürece yaşamak istediğim şehirdir, zira arada sırada da olsa sunduğu süprizler ömre ömür katıcak cinstendir.

devlet bahçeli'nin 29 ekim 2016 cumhuriyet bayramı mesajı

''Cumhuriyet’ten dönüş yoktur.Emanete sahip çıkacak olan Türk milletidir.'' şeklindeki beyanıtıdır. buna vereceğim tek cevap AHAHAHAHAHAHAHHAJASJAHSDHGSAJDAS şeklinde olacaktır. ulan bunak herif, daha geçen hafta tayyibe yalanıcam diye ''ülkemiz için en hayırlı yönetim ne olucaksa bunun en meşru şekilde tbmm'de kararının verilmesi gerekir'' diye hebele hübele atmıyo muydun, ne ara cumhuriyet sevdalısı oldun.

ölü sevicilik

ak partili eski vekil egemen bağış'ın berkin elvan'ın cenazesine katılanlar için sarf ettiği (bkz: Terörün bitmesinden ve kardeşliğimizden rahatsız olup çözüm sürecini hedef alan nekrofillere de gereken cevabı milletimiz 30 Mart'ta verecek) mide bulandıran bu sözlerini akıllara getirtmiş bir psikolojik rahatsızlıktır.

cold storage

soğuk depolama olarak dilimize çevrilen bir termodinamik macerasıdır. iklimlendirme sektöründe tırmalayan bir mühendis olarak belirtmek isterim ki soguk depolama hayatımızın her anındadır, nice mühendisleri vezir nicelerini de rezil etmiştir. mesela buzdolabınızın buzluk kısmını acın, içerde eğer bir tutam bile kar varsa(ki bizim evdeki buzluk direk kardan ibaret :d) bu artık onu tasarlayan ve yapan marka/mühendis için utanç kaynagı olmalıdır. neden bu başlığı açtım, çünkü müküş olabilecek bir haftasonunu bu zımbırtıların projeleriyle bertaraf ediyorum dakika dakika.

bomontiada

bomonti adasıdır. ama başlıkta da göreceğiniz üzere birleşik yazılmaktadır. evimin 10 dakka ilersinde, osmanbeyin bomonti mahallesinde yer alan bu eski bira fabrikası 2010 yılında girdiği restorasyonla istanbulun en ta**şaklı eglence mekanlarından biri olmaya aday olucak yere çevrilmiştir. içerde her ne kadar bakkalda 5 liraya satılan biralar 20 liraya düdüklense de eğlencesever tayfanın gidip bir görmesini tavsiye edeceğim yerdir.

maçka çikolata festivali

istanbulda ilk defa yapılacak olan ve 30 ekim 2016 tarihinde çikolata severleri bir araya getirmeyi amaçlayan organizeyşındır. lakin anladığım kadarıyla bu organize olma çabası yalnızca facebook üzerinden açılan event sayfasında gerçekleştirilmektedir. çünkü detaylar kısmına baktığınızda kalbiniz kadar bomboş bir sayfa göreceksiniz. Son günlerde özellikle caddebostan çiğ köfte festivali, yok efendim moda lahmacun şenlikleri, yok neymiş ortaköy dürüm günleri gibi troll etkinlikler gözüme çarpmakta. özellikle benim gibi içinde köylü yatan istanbul efendilerini heycanlandıran başlıklar atılmamalıdır, halkımızın bu konuda sağduyulu ve mantıklı davranması gerekmektedir.

askerlik

son yıllarda yapılan istatistiklere ve kendi şahsi kanaat hazretlerime göre kimsenin öle koşa koşa yapmaya gittiği bir meslek olmadığı gibi, kimsenin yapmak zorunda oldugu bir şey de değildir. neden mi güzel kardeşim, gel birlikte okumaya devam edelim bak ne anlatıcam, -son çıkan bedelli askerliğe başvuru sayısı 199358 kişidir. yani yüz doksan dokuz bin küsür insan 18 bin verip gitmek istememiş ve gitmemiş. yıllık ortalama askere giden asker sayısı kac biliyor musun, 300000. üççüz bin yani. bu ne demek oluyor yani, 3 kişiden 2si gitmemiş aga. e bu gidenlerin de yarısının gariban oldugunu düşünelim, parayı veremeyip de gitmiş olsun. etti sana 3 te 2,5, yani 6 kişiden 5i demek oluyor bu. kaldı ki ömrünün en üretken, en verimli zamanlarında gidip ot yolmaksa vatan borcu, sie lan derler o borca, nitekim demişler de ve diyorlar da.

sevgisizliğe bağlı sorunlar

insan vücudunun günlük alması gereken sevgi miktarının azalmasına baglı olarak hasıl olan sorunlardır. başlıca belirtileri; bünyede bitkinlik tadımlama kaybı, akabinde iştahsızlık dalıp dalıp gitmeye bağlı işitme kaybı dolayısıyla sevgisizliğe maruz bırakılmış bireylere bir kalp vermeyi ihmal etmeyin değerli sözlüktaşlarım.

işid'in musul'daki kükürt fabrikasını ateşe vermesi

cahilliğin, gericiliğin ve denyoluğun en nadide örneklerinden biri olmaya aday mevzudur. bir tane mi aklı başında bir insan olmaz orda ya, çıksın desin ki -aga o kadar kafa kestik eyvallah, bomba patlattık allah kabul etsin, hepsine hd vidyolarımızı da cektik okey, ama biz bu fabrikayı yakarsak sonra kafamıza asit yagmurları yagacak kendi kendimizi eriticez burada :( yok kimse dememiş olacak ki gitmişler fabrikayı ateşe vermiş enayiler. off kaotizmin bile bir anlamı kalmadı artık.

aleyna tilki

şakasız kukasız güzel bir insan evladıdır. Yani böle sek bir güzelliği vardır, dümdüz bayağı güzel işte hacıt. Lakin IQ 12 civarında oldugu için konuşmasına tahammül etmek zordur. bu yüzden videosuna denk geldiğinde volumu sıfıra alıp arkanıza yaslanmanızı tavsiye ederim.

namus iki bacak arasında mı yoksa kalpte mi

21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmiş olmamıza rağmen dünyaca ünlü bilim adamlarının bile hala yanıtını bulumadığı sorudur. (bkz:ne salak salak sorular bunlar ya) Kitap mitap okuyun arkadaşlar, namus diye bişey yoktur, bunlar toplumumuzun kıçından uydurmalarıdır, bilim milim kovalayın biraz.

eve girer girmez yapılan ilk şey

ayakkabıları çıkarmak. çünkü 24 yaşında bir osmanbey elitiyim ve ayakkabıları köylüler gibi evin önünde değil evimizin salonunun ortasında çıkarıyoruz. eve girer girmez yaptığımız ikinci şey ise eğer aylardan kışsa kaz tüyünden yapılma pofidik ev tipi botlarımızı, yazsa ev tipi parmak arası terliklerimizi giymek olacaktır. malumunuz geri kalan stepler de sex, drugs, smokes ve rock'n rolla.

narcos

amerikalı yapımcılarında aynı türk medyası ve yapım şirketleri gibi ne kadar üç kağıtçı, ne kadar işgüzar ve bilahare yalama birer kuruluş olduğunu anlamamıza vesile olmuştur. neden mi, haydi gelin hep birlikte inceleyelim; netflix, malumunuz dizinin 2018e kadar olan haklarını elinde bulunduran yapım ve çekim şirketidir, fakat bu abilerimiz her ne kadar pablo escobarın hayatını anlattıklarını söyleseler de dizi bittikten sonra bazı celişkilerin ve eksikliklerin olmasında kaynaklı dedikodulara 'eheh dizi canım bu herhalde işimize geldiği gibi yapacağız' şeklinde pişkin pişkin açıklama yapabilmişlerdir. Nedir bu olay, Pablonun kırmızı bültene girdiği ilk zamanlarda, olayların cıgrında cıktıgı ve artık bulundugu yerde kafasına sıkılma emrinin verildiği zamanlarda amerikada beyaz sarayın önünde ogluyla beraber cektirdigi foturaf ve bunun hikayesidir, tabi bu başlı başına bir maharettir de ama esas olayımız şuan için bunun dizide yer almamasıdır. Niçün, aman saraya laf gitmesin diye midir. Halkımız bunun cevabını çok iyi düsünmelidir. Ayrıca, ilginctir, karısı pablonun ölümünden bir bucuk sene sonra medellin kartelleriyle tekrardan anlasıp uyusturucu ticaretine başlamış, pablonun yarım kalan işini devam ettireceğini sanmış, fakat sonrasında yakalanıp hapse tıkılmıştır. salak karı.

black mirror

Şu günlerde aklı başında(bana göre) her 2 bireyden birinin izlediği, şahsi kanaat hazretlerime göre de ilkokullardan halk eğitim merkezlerine, camilerden kışlalara yurdun dört bir yanında ücretsiz gösterime sunulması gereken dizidir. Teknolojinin hayatlarımızı ne denli işgal altına aldığına muhteşem bir dış göz yapmış olmasının yanı sıra yaratıcı icat fikirlerini de sunduğunu itiraf etmeliyim. vesselem allahın adıyla izleyiniz, izletiniz.

çare yıldız tilbe

yıldız tilbe'nin twitterdan bir filmde yada reklamda oynamak istiyorum diye twit attıgı günden yalnızca 3 gün sonra sosyal medyaya düşmüş olan sevgililer günü reklamının mottosudur. yıldız tilbe'nin bizzat kendisinin oynadıgı, çok afedersiniz bir boka da benzetemediğim, kendisini ele güne rezil ettiğini düşündüğüm reklam klibidir. yıldız tilbe'nin ruhsal ve fiziksel anlamda sağlının yerinde olduğunu pek düşünmemiştim tanıdığım ilkokul günlerimden beri, bunun sebebi de belki uçan adam sabri'den pek farkı olmayan dans figürleridir, ı don't know. but, aşırı anlamlı şarkılarına olan tatlı&sert bağlılığımdan dolayı olsa gerek beni hayal kırıklığına uğratmıştır.

9 şubat 2016 amed sportif fenerbahçe maçı

siteyi tabiri caizse gençler kıraathanesine çevirmiş olan karşılaşmadır. tabi insanları bir araya getiren her hadise gibi bu karşılaşmayı da canı gönülden desteklediğimi söyleyebilirim. ayrıca karşılaşma sonunda amed ve fb'li oyuncuların bir araya gelerek ''çocuklar ölmesin, maça da gelebilsin'' yazılı pankartın önünde fotoğraf çektirmesi günün klas hareketlerinden.

interaktif sözlüğün aşırı kasması

09.02.2016 saat 02.00 sularında çok şiddetli biçimde yeniden karşımıza çıkmış olan hadisedir. uzun uzun beklemelerden sonra görülen service temporarily unavailable uyarılarıyla iyice kendisinden bezdirmiş, sözlüğün bu gidişle neden türkiyenin en popüler sözlükleri arasına giremeyeceğinin sinyallerini vermiştir. zira günler sonra bir hevesle entri girmek için gelen insanların heveslerini ziyan eden bir durumdur.

kadın ayağını güzel kılan kriterler

tartışmasız en major seçeneğin bilek olacağı listedir. neden mi? gelin bunu hep birlikte ele alalım; bilekler aynı boynumuz gibidir. kellemizi nasıl dik tutmamızı, istediğimiz yöne özgürce çevirebilmemizi ve en önemlisi de vücudumuzla bir bütün olarak kalmasını sağlayan bir boyun adını verdiğimiz mekanizma var ise, ayak için de aynı ehemmiyette olan bir bilek vardır. ve nasıl boynumuzu kellemizden bağımsız düşünemezsek, aynı şekilde bileklerimizi de ayaklarımızdan ayrı düşünemeyiz. dolayısıyla ayak güzelliği ile ilgili bir kriter söz konusu ise, bu aynı zamanda bir bilek güzelliği kriteri de sayılabilir. konuya bir adım daha yaklaşmak gerekirse, kadındaki o ayağı güzel kılıcak olan bilek, kesinlikle roberto carlosunkiler gibi olmamalıdır. çevrenize dikkat edin, eğer bir kız kara kışta bile bot veya çizme giymiyor, yada yaz günü bile ayaklarının şapır şapır terleyeceğini bile bile çizmeden vazgeçmiyorsa bunun yalnızca iki sebebi vardır. birincisi zeka(muhtemelen az), ikincisi bilekler. bu dünyanın en gereksiz entrisini sonuçlandırmak gerekirse de, bileklerimiz iyiki varlar. *:kafama sıkar giderim*

hanımlardan ricam

bugüne kadar karşı cins ile olan münasebetlerime baktığımda genel olarak bir söz hakkım olduğunu düşünmediğim meseledir. belki evrensel bir mesaj vermek adına eşitlik *:mmmeeehhh işte yersen* olabilir. ama onu da beyefendilerden rica etmek daha yerinde olucaktır zira söz konusu adaletsizliğe sebep olan durum ataerkilliğin zaten kendisidir. onun dışında mr. pink'in de dediği gibi (bkz:bahşişe inanmıyorum)

propofol

@propofol sözlüğün IQ seviyesini üst sıralara çeken yeni nesil yazarlardandır. sözlüğe girdiği ilk günden beri gerek başlıkları, gerek entrileri, gerekse de diğer yazarlar ile olan interakşınlarına bakarsak deyim yerindeyse karşıdan gelen kamyonun uzunları gibi gözlerimizi almaktadır.(gbkz:tü meaşallah)

yer yarılsa da içine girsem denilen anlar

bir gün serseri mayın gibi caddede yürüyoruz, arkadaşlarla, erkek kökenli arkadaşlarla. ortam neşeli, goygoy gırla, ergenlik diz boyu el kol şakaları vs, e bu özgüvenle bende bir an balgamımı temizleme psikosu oldu, boğazım rahatsız olmuş hissettiysem falan. yanıma doğru tükürmek suretiyle, amacım insanlara göstermeden ve minimum düzeyde rahatsızlık vererek bu işlemi seri bir şekilde halletmekti. bunun içinse kendime bir hedef belirlemeli, bir mağduriyet noktasına nişan almalı, bu olay sonunda doğaya da minimum zarar vererek içim rahat, vicdanı hür, fikri hür bir insan olarak yoluma devam etmeliydim. sonuç böyle olsa tabiki de bu satırları yazıyor da olmayacaktım. vesselam planlarımın hepsini suya gömücek kadar isabet dışı, beni tarihin tozlu sayfalarına yenik bir asker olarak not düşürecek kadar utanç verici bir yer seçmiş bulundum kendime. neresi mi, haydi gelin bunu hep birlikte görelim. malumuzun balgam atma işleminin ilk basamağını oluşturan 'derin nefes alma yöntemiyle gırtlaktaki partikülleri tek bir noktada toplama' işlemini gerçekleştirdim, beraberinde tabiki motoru çalıştırırken kontağı çevirdiğinizde çıkan o garip sese benzeyen ses de geldi.. daha sonrasında vücudumun boşluklarını kullanarak bu olayın ikinci adımı olan ilgili partikülleri vücuttan uzaklaştırma prosesini gerçekleştirmek için nefesimi ikinci kez ciğerlerime depoladım, kafamı 90 derece sola çevirdim ve vücut boşluklarım yere paralel gelecek bir konumda biriktirdiğim bütün kötü enerjimi ciğerlerimdeki havayla dışarı çıkarttım. çıkarttım çıkartmasına ama bişeyler ters gitmiş ve rota yanlış hesaplanmıştı, hedef şaşmış, mağdur o sıra yanımdan koşmakta olan bir hanımefendi olmuştu :( ablamız minimal hareketlerle gerceklestirmeye çalıştığım bu olaya paralel bir koşu yapınca durumu fark etmesi çok zor olmadı, durdu, önce göz göze geldik, bu kısım 0,5 saniyeydi, o sırada gök yüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yeryüzüne.. üzerine baktı, sonra tekrar bana baktı, bu sefer tunçtan bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine..

6 ocak 2016 barcelona espanyol maçı

uefa tarafında koyulan transfer yasağına takılan Arda Turan'ın, Barcelona'ya gelişinden 4 ay sonra katalan ekibinin formasını ilk kez giyebileceği ve 21:30 itibariyle başlayacak olan resmi maçtır. gercek anlamda milyonları heycanlandırdı pek de abartılı bir söylem olmayacaktır, zira twitterda en çok konuşulanlar arasında daha maç başlamadan ilk beşe girmiş durumdadır. umarım espanyollu bir denyo çıkıp da adamı sakat bırakmaz, şimdiden güzel bir maç olması dileğiyle.(gbkz:esen kalın)

30 ocak 2016 interaktif sözlük buluşması

başlığı görür görmez christmas tatili için geldiğim amsterdamdan dönüş bileti almama sebep olmuştur. özlem duyduğum arkadaşları görmeme, sözlüğün interaktif diğer yazarlarıyla da tanışmama vesile olacak olması, minik yüreğimin şimdiden pır pır atmasına sebep olmuştur. tabi hala kontenjanda yer var ise.

27 ekim 2015 mehmet arslan'ın 24. doğum günü partisi

türkiye'nin önde gelen iş adamlarının ve sanatçılarının katılımıyla sabahın erken saatlerinde başlamış ve yaklaşık iki saat sonra da sona erecek olan çılgın partidir. boğaz manzaralı villasının ön bahçesinde tebrikleri ve hediyeleri kabul eden mehmet bey, ardından kurucusu ve aynı zamanda yazarı oldugu interaktif sözlük yazarlarıyla bir araya geldi. basına açık olarak gerçekleştirilen organizasyonun bu bölümünde habercilerin de sorularını yanıtlayan arslan barış ve kardeşlik mesajları verdi. konuşmalarının sürekli alkışlarla ve sloganlarla bölünmesi ise dikkatlerden kaçmadı. konusmasının son kısımlarına dogru ayakta durmakta zorlandığı gözlenen arslan'ın gözyaslarına da hakim olamadıgı kameralara yansıyan görüntüler arasındaydı. daha sonrasında orkestrasının başına geçen arslan, iki parça seslendirdi. merdo merdo ile sevenlerine duygulu dakikalar yaşatsa da hemen ardından brez öcalan ile konuklarına halay çektirmeyi ihmal etmedi. ilerleyen saatlerde havuz başında köpük partisine geçildiği, amerikadan fanusların içinde özel olarak getirtilen axe meleklerinin dansları ile ortamın iyice hareketlendiği, şu saatlerde ise ünlü sihirbaz david copperfield'ın gösterilerini sergilediği enteresan bir ortam yaratıldıgı gelen bilgiler arasında. parti gümbür gümbür devam ederken buradan mehmet arslan'ın dogum gününü bir kez daha kutluyor, yeni yaşının mutluluklar getirmesini temenni ediyoruz.(link:636,nice yıllara koççum )

güneş ve rüzgar bize yeter

nükleeri aşırı sevimsiz ve yersiz gören biri olarak, (daha önceden belirttiğim üzere(bkz:http://interaktifsozluk.net/entri/11365)) bunun türkiye'de doğruluk payının az olan bir cümle olduğu kanaatindeyim. şöyle ki; bu kaynakların öle hunharca kullanılmasından doğacak iklimsel sorunlar vardır. söz konusu olan güneş enerjisi mesela, elde edildiği platform üzerinde asla ışınların yüzde yüzü absorbe edemiyor ve yansıyarak gökyüzüne geri dönenleri oluyor. komple güneş panelleriyle donattıgınız bir şehirde, güneşli bir günde meydana gelicek sera etkisini de tahmin etmek zor olmaz bu baglamda. rüzgar türbinleri meselesinde almanyanın bu konuda üzerine yaptıgı çalışmalar, sahip olduğu teknoloji ve buna ayırdıgı sermayenin tırnağı bile olamayacak ülkeyiz, kaldı ki olduk, onun da aynı şekilde rüzgarı kesmesinden kaynaklı olarak yaratacagı problemler oluyor. bugün cadde üzerine bir bina dikerken bile bunun rüzgarı engellemesi sonucu bina dibinde dogacak rüzgar sirkülasyonlarının yoldan gecen insanları etkilememesi gerekiyor. ne kadar iplenir o ayrı mesele ama bina yönetmeliğinde bunu teknik olarak anlatan bir madde de var. sonuc olarak derdini sikeyim diyenlerini duyar gibiyim, haklısınız, zaten öyle. keşke ülkemizde tek meselemiz bu olsa, keşke oraya neden rüzgar türbini yaptın kavgaları etsek.

19 ekim 2015 emine erdoğan'ın itü makina fakültesi ziyareti

sabahın köründe okulun önüne dizilmiş bir tabur polis, itfaiye, ambulans, tomalar(evet çoğul, 2 tane) ve fbi ajanları gibi kulaklık gözlük gibi aksesuarlarla donatılmış siyah giyinimli adamları görmeme vesile olmuş olaydır. okulda siyasi bir renge sahip tek kulüp olan makine mühendisliği kulübümüzün, ankara'da yaşanan katliamı protesto etmek için bugüne koydugu anma ve sonrasında yemekhanede olayı protesto etme planı önce aklıma geldi, gta'da 5 yıldız değerine tekabül gördüğüm bu olağanüstü manzara, aklıma önce toplumsal bir farkındalık uyandırdığımız fikrini getirtti, gercekten o polislerin önünden gecerken yaptıgımız işlerden bir kez daha gurur duydum. sonucta bu tarz meseleler bile artık ülkemizde güvenlik sorunu oluşturması bahanesiyle bertaraf edilmeye calısılıyor. daha sonra türlü x ray cihazlarında gecip kimlik kontrollerine ugradıktan sonra kulüp odasına girdim, anma hızlı bir şekilde yapılmış ve dagıtılmıstı, olsundu, çünkü bir şeyler yapılmıştı veya yapılmaya çalısılmıstı. derken tüm bunların sebebinin emine erdogan hanfendinin okula yeni yapılan tekstil merkezi acılısına geldiği için oldugunu öğrendim. yurtlar temizlik bahanesiyle öğlene kadar kapatılmıs, tekstil merkezine bakan sınıflardaki olacak olan bütün dersler iptal edilmiş veya başka sınıflara alınmıştı. makina fakültesi dısından gelen diğer bölümlerden öğrenciler ise okula alınmayacak ve onların gelmesine sebep olan yarı havuz dersleri ise yapılmayacaktı. tekstil merkezinin üst katında olan yemekhanenin bile yemek saati 11.45ten 12.30a alınmıstı cünkü etkinlik 12.15te biticekti. akıllarda ise tek bir soru var, neden bu kadar korkuyorlar?

salvador dali

daha ilkokul yıllarımda hürriyet gazetesinin verdiği sanat dergilerinden tanışmış oldugum sanatçı. tabi o zamanlar yaşın da vermiş oldugu gerizekalılıkla 'yumurtadan insan mı cıkar ya eheheh , enayiye bak elini dogruyo ehehe' gibi söylemlerde bulundugum dogrudur fakat hafızamda yer etmesine bu resimler vesile olmustur. hakkında bin ceşit hikaye bulunmaktadır. bi tanesini örnek vermek gerekirse deliyle arasındaki farkın kendisinin deli olmadıgını belirtmesiymiş. üzerinde kafa yorulası insan. ayrıca tablolarından yakında zamanda hafızalara kazınmış olanlarına (link:621,şuradan ) bakabilirsiniz.

yenilenebilir enerji

özellikle son bir kaç yıl içinde, üretim sektöründeki enerji kaynaklarının yetersizliği sorunsalı üzerine gündeme gelmiş olan kavramdır. yenilenebilir kaynaklar veya yenilenebilir enerji kavramı, doğanın gündelik düzeni içerisinde meydana gelen doğa olaylarından enerji elde etmek, ama bunu yaparken de @3te belirtildiği gibi kararında uygulayarak doğanın düzenini bozmamayı ön görür. yani nükleere karşıyız diye ortaya attıgımız ''hidroelektirik santral kuralım, rüzgar türbinleri yapalım bedava değil mi nede olsa'' geyikleri öyle sonsuz bir durumu ifade etmemektedir.

uçak alacaklara tavsiyeler

gecen sene dönem projesi konum olan boing 727 tipi ucagı aklıma getirtmiştir. airbus ürünlerine kıyasla daha az yolcu kapasitesine sahip ve manevra kabiliyeti daha yüksektir. motor tiplerine bakıldıgında suana kadar benzin, dizel veya gaz tüketen (gbkz:tüplü) çeşitleri henüz üretilmiş değil, bu bakımdan jet motorlarının kendine özel yakıtlarını kullanmaktadır. ikinci el alınmasını ben de pek tasrif ve tavsiye etmiyorum sonucta güvenemezsin. ayrıca ucuş esnasında dogacak bir sıkıntı sonradan pişman bile olamamanıza sebep olabilir maazallah.

kapı kapı dolaşıp oy isteyen akp'liler

türkiyede tabiri caizse organize hırsızlık çetesi olmuş (en iyisi) bir partinin üyelerinin bu sebeple kapıma gelmesini insan dogasına ve dogal olarak da insan zekasına yapılan bir haksızlık olarak görmeme vesile olacak olan olaydır. affedersiniz dalga mı geciyorsunuz paralı köpekler dememe bile vesile olabilir. bu durumun broşür dagıtmaya para bulamayan ve devletin kasasından destek alamayan meclis dısındaki diğer partilere de ayrıca yapılmıs bir haksızlık olarak görmekteyim. 21. yüzyılda barış sevgi kardeşlik gibi kavramların ön plana cıktıgı dünyada siyasetlerine kan bulanmıs bu katillere, hırsızlara, yolsuzlara hatta yobazlara hak teslim etmek de apayrı bir aymazlıktır, ahmaklıktır, yaşananlardan bir haber olmaktır.

sözlük yazarlarından laptop tavsiyeleri

gecen hafta bim'den 650 liraya hp marka laptop alan arkadasımı akıllara getirmiştir. internet dısı kullanımlara için donanımları zayıf fakat internette rahatca surf yapabilmeye olanak saglamaktadır. onun dısında suan elimde olan asus X550JK modeli 1600 liraya 5 ay önce almıstım, 25 gblık cizim programlarından 3ünü aynı anda sıfır donma ile calıstırabilmektedir. gerisini sen hayal et artık.*:püffff diyorum*

ankara'daki patlamada ölenleri suçlu bulmak

abdullah gül'ün 16 ekim 2015 tarihinde yapmış olduğu ve gayet samimi bulduğum acıklamasındaki şu pasaj, sanırım bu başlığa cuk oturmaktadır; ''Bugün öyle ki ölülerimize başsağlığı dilediğimizde bunu bile garipseyen bir ortam ortaya çıkıyor. Bu ortam içerisinde nasıl beraber yaşayacaksınız, nasıl uzun süre herkes birbiriyle beraber olacak?''

10 ekim 2015 ankara barış mitinginde yaşanan patlama

aylar öncesinde çalışmalarına başlandığı, izinleri alınmış, flamalarla bayraklarla donatılmış ankara caddelerinde insanların bir araya gelerek barış ve demokrasi taleplerini bir kez daha dile getirme şansı elde ettiği, ya da edeceği bir ortamda vuku bulmuş hadisedir. isim isim saymaya kalksam 50den fazla tanıdıgım sevdiğim insan aynı sebepten oradaydı, dolayısıyla konuyu geriye kalanlarından çokça dinleme şansı da buldum bu vesileyle. yukarıda söylenenlere ilave edicek bişey yok, her şey gün gibi de ortada. olaya neresinden bakılırsa bakılsan bu siyasi bir saldırıdır ve ölenler siyasetin kirli planlarına göz göre göre kurban edilmişlerdir. allah taksiratlarını affetsin ya da ışığı bol olsun, vicdanınız hangisini söylediğinizde rahat edicekse ölenlere de öylesi olsun.. ama şunu unutmamak lazım ki, parçalanmış bedenleri yüzünden tabutların içinde topraga vermek zorunda bıraktıgımız arkadaslarımızın hesabını elbet bir gün vericekler. öfkemizden cenazelerimize bile üzülediğimiz bu günlerin hesabını elbet vericekler. anaların gözyaşlarında boğulacaklar.

interaktif sözlük playlist için müzik önerileri

sözlükte takılırken arkada çalmalık yarı enstrümantalik öneriler; neşeli iseniz ve güzel bir haftasonu kahvaltısı sonrası geceden kalma entrileri okuyarak güne başlangıç yapma planınız var ise; (bkz:Vladimir Cosma - Le Grand Blond) yoğun gecen okul ve iş temposundan sonra akşam üzeri kendinizi eve atıp pijamaları altınıza cektikten sonra sözlüğe katıcağınız bir şeyler oldugunu mu düşünüyorsunuz, buyrun; (bkz:Marjan Farsad - Setareye Soheil) saat geç oldu, yatmanız lazım ama hala yazmanız gereken bir şeyler var ve günü kapatamıyor musunuz; (bkz:Dawn Golden-Discoloration) artık yazıcak bir şey kalmadı, kelimeler kalmadı bir sigaranız, bir ateşiniz de mi kalmadı ya da cam kenarında üç dal gece sefası üç kök hercai menekşe; (bkz:Rubato - Mapushanelere Attım Postumu)

17 eylül 2015 fenerbahçe molde maçı

mesnetsiz ve keyifsiz bir penaltı kararıyla dengelerin alt üst olduğu karşılaşmadır. gazı çakmakla kontrol etmem sonucu patlayıp ölmemin sebebidir. neyseki gassaray atletico maçından kazandığım diğer böbrekleri devreye sokarak hayatıma geri döndüm de bu entryi giriyorum.(gbkz:Selaminko)